İçeriğe geç

Hangi durumlar görme engelli olarak kabul edilir ?

Hangi Durumlar Görme Engelli Olarak Kabul Edilir? Toplumsal Gözle Bakmak

Bir sosyolog için insanı anlamanın yolu, sadece bireyin davranışlarından değil, o davranışın içinde yeşerdiği toplumsal yapıyı okumaktan geçer. Görme engellilik de yalnızca bir tıbbi tanı değil, toplumun neyi “normal” kabul ettiğini belirleyen derin bir kültürel inşa sürecidir. Bu yazıda, görme engelliliğin sınırlarını yalnızca gözle değil, toplumsal gözle sorguluyoruz.

Görme Engellilik: Tıbbi Tanıdan Toplumsal Kimliğe

Tıbbi olarak, görme engelli birey; gözün yapısal bozukluğu, retina hasarı, sinir iletim kaybı veya beynin görsel algı merkezindeki işlev bozukluğu nedeniyle görsel bilgiye erişimi sınırlı kişidir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, görme keskinliği 3/10’un altına düşen ya da görüş alanı 20 dereceden az olan kişiler bu kapsama girer. Ancak sosyolojik düzeyde bu tanım, sadece biyolojik bir durumu değil, toplumun neyi “görür” ve neyi “görmez” saydığına dair bir yansımadır.

Bu nedenle “hangi durumlar görme engelli sayılır?” sorusu, aynı zamanda “hangi bedenler toplumun merkezinde, hangileri dışında?” sorusuyla iç içedir.

Toplumsal Normlar ve Görme Engellilik

Modern toplumlar, “sağlıklı beden” fikrini üretkenlik, hız ve verimlilik üzerinden tanımlar. Gözün işlevselliği, bilginin hızlı okunması ve mekânın hızlı algılanmasıyla ilişkilendirilir. Ne kadar çok görürsen, o kadar değerlisin düşüncesi, görme engelliliği yalnızca fiziksel bir farklılık değil, aynı zamanda sosyal dışlanma riski haline getirir.

Görme engelli bireyler, kamusal alanlarda “yardım edilmesi gereken kişiler” olarak görülür; oysa çoğu, bağımsız bir yaşam sürdürebilecek yeterliliğe sahiptir. Bu çelişki, toplumsal normların farklı bedenleri “bakıma muhtaç” olarak kodlamasının bir sonucudur. Engellilik burada, bedenden çok toplumun düzenleme biçiminden kaynaklanır.

Cinsiyet Rolleri ve Görme Engelliliğin Algısı

Erkeklerin Yapısal İşlevlere Odaklanması

Toplumsal cinsiyet rolleri, engelliliği deneyimleme biçimini derinden etkiler. Erkekler, çoğunlukla yapısal işlevlerle özdeşleştirilir: üretmek, yön vermek, fiziksel performans sergilemek. Bu çerçevede bir erkeğin görme engelli olması, toplum tarafından “işlev kaybı” olarak algılanabilir. Örneğin, bir görme engelli erkeğin baba veya çalışan kimliği, “koruyucu” ve “temin edici” rollerle çeliştiği düşünülür. Bu da, erkeklerin engellilik deneyimini sessiz ve içe kapanık hale getirir.

Birçok araştırma, görme engelli erkeklerin toplumsal statülerini korumak için “ben engelli değilim, sadece az görüyorum” gibi ara tanımlar kullandığını gösterir. Bu, sosyolojik olarak maskülen normlara uyum stratejisi olarak okunabilir.

Kadınların İlişkisel Bağlara Odaklanması

Kadınlar açısından ise görme engellilik, toplumsal rollerin farklı bir biçimde kesişimindedir. Kadınların toplumsal rolü genellikle ilişkisel bağlar üzerinden tanımlanır: bakım, duygusal destek, empati. Bu durumda görme engelli kadınlar, çoğu zaman “duyusal farkındalığı yüksek” veya “fedakâr” olarak idealize edilir. Ancak bu idealizasyon, gerçekte kadınların bireysel özerkliğini gölgede bırakabilir.

Örneğin, bir görme engelli kadının kendi bedenine dair karar vermesi veya eğitim hakkını savunması, bazı kültürel çevrelerde “fazla iddialı” bulunabilir. Bu, toplumsal cinsiyetin engellilikle birleştiği noktada çifte görünmezlik yaratır: Kadın olduğu için ikinci planda, engelli olduğu için ise dışarıda kalır.

Kültürel Pratikler ve Görme Algısı

Her kültür, “görmeyi” metaforik bir değer olarak işler. Türkçede “görmek” çoğu zaman “bilmek” ya da “anlamak” anlamına gelir. “Gözünü aç”, “görmez misin?” gibi ifadeler, bilgeliğin ve farkındalığın görsel metaforlarla anlatıldığını gösterir. Bu kültürel yapı, görme engelliliği bilme ve fark etme kapasitesinin eksikliğiyle özdeşleştirebilir. Oysa görme engelli bireyler, dünyanın anlamını farklı duyular üzerinden kurar; bu da toplumsal algının değişmesi gerektiğini gösterir.

Bu noktada, görme engellilik yalnızca tıbbi değil, aynı zamanda epistemolojik bir mesele haline gelir: Bilgiye hangi duyularla ulaşılır, hangi duyular toplumca “değerli” sayılır?

Toplumsal Kapsayıcılık ve Dönüşüm

Görme engelliliği toplumsal bir çeşitlilik olarak gören yaklaşımlar, normatif beden anlayışını sarsar. Eğitim, medya ve politika alanlarında görme engelli bireylerin aktif temsil edilmesi, toplumun “görme” biçimini değiştirir. Görme engellilik, bir sınırlılık değil, duyusal çoğulluktur; toplumsal dönüşüm de bu çoğulluğu tanımaktan geçer.

Okuyucuya Bir Soru

Siz hiç kendi “görme biçiminizi” sorguladınız mı? Neleri gerçekten görüyorsunuz, neleri toplumun öğrettiği biçimde görüyorsunuz? Belki de görme engelliliği anlamanın ilk adımı, kendi bakışımızı eğitmektir.

Sonuç: Görmenin Toplumsal Anlamı

“Hangi durumlar görme engelli olarak kabul edilir?” sorusu, yalnızca tıp kitaplarının yanıtlayacağı bir soru değildir. Cinsiyetin, kültürün ve normların şekillendirdiği bir toplumsal aynadır. Bu aynaya baktığımızda, belki de engelli olanın birey değil, görme biçimlerimiz olduğunu fark ederiz. Toplumu dönüştürmek, önce bakışı dönüştürmekle mümkündür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
ilbet yeni girişbetexper.xyzsplash